-
1 daha erken
adj. earlier* * *earlier (adv.) -
2 daha
1) noch; ( şimdiye kadar) bis jetzt\daha da kötüsü schlimmer noch\daha erken es ist noch früh\daha neler var? was gibt es noch?\daha sürecek mi? dauert es noch lange?bir hafta/saat \daha noch eine Woche/Stunde, eine weitere Woche/Stunde2) alsgöründüğünden \daha gençtir er ist jünger als er aussieht3) \daha az weniger\daha çok mehr\daha fazla noch mehr\daha doğrusu richtiger ist, genauer gesagt, beziehungsweise\daha erken/geç früher/später\daha erken olmaz früher geht's nicht\daha güzel schöner\daha iyi besserbugün \daha (da) iyiyim heute geht es mir (noch) besser4) erst\daha dün kendisiyle konuştum erst gestern sprach ich mit ihm\daha düşünmek weiter überlegen6) sekiz bir \daha dokuz eder acht und eins macht neun -
3 erken
1) früh\erken kalkan yol alır, er evlenen döl alır ( prov) Morgenstunde hat Gold im Mundeakşamın \erken saatlerinde am frühen Abenddaha \erken es ist noch frühdaha \erken olmaz früher geht's nichtmümkün olduğu kadar \erken so früh wie möglich2) eherne kadar \erken gelirsen... je eher du kommst,...ne kadar \erken olursa o kadar iyi olur je eher, desto besser -
4 daha
1.1) ещё, пока́ ещё, до сих пор; всё ещёdaha bir saat olmadı — [пока́] ещё не прошло́ и ча́са
2) ещё, бо́лее (в добавление)daha az — ме́ньше
daha az kıymette — ме́нее це́нное
daha az konuşur oldu — он стал ещё молчали́вее
daha çabuk — ещё быстре́е
daha çok — [ещё] бо́льше
daha doğrusu — точне́е, верне́е
daha erken — а) ещё ра́но; б) ра́ньше
daha fazla — ещё бо́льше
daha görüşürüz — ещё уви́димся
daha iyi — а) ещё лу́чше; б) лу́чший; бо́лее хоро́ший
daha iyi kalite — лу́чшего ка́чества, лу́чшее ка́чество
daha kolay — [ещё] ле́гче
daha küçüğü yok mu? — а поме́ньше нет?
daha sonra — по́зже, в дальне́йшем
daha yavaş — [ещё] ме́дленнее
daha zor — [ещё] трудне́е
oraya bir daha git — сходи́ туда́ ещё раз
birdaha yapma — бо́льше не де́лай так
bir saat daha beklemeli — ну́жно подожда́ть ещё час
biraz dahaverin — да́йте ещё немно́го
bu ondan daha büyük — а) э́тот [ещё] бо́льше того́; б) э́тот ста́рше того́
ne kadar daha — ско́лько ещё
2.мат. плюс◊
daha daha? — ну-ну?, что ещё?◊
dahaiyi ya! — тем лу́чше!◊
dahaneler — ещё что!; ну что ещё!; невозмо́жно!; не мо́жет быть! -
5 earlier
adj. daha erken, eski, sabık————————adv. daha evvel* * *1. daha erken (adv.) 2. erken (adj.) -
6 früh
früh [fry:]I adj1) ( nicht spät) erken;in \frühester Kindheit çocukluğunun ilk yıllarında;\früh am Morgen sabah erkenden;es ist noch \früh daha erken;\früher geht's nicht daha erken olmaz;so \früh wie möglich mümkün olduğu kadar erken2) (\frühzeitig) vaktinden önce;ein \früher Tod vakitsiz bir ölüm;\früher oder später er geçheute \früh bugün erkenden;Dienstag \früh salı sabahı erkenden;um 6 Uhr \früh sabah saat 6'da -
7 plus
I1 daha [da'ha]♦ de plus en plus daha da çok2 d'une quantité supérieure daha çok3 superlatif üstünlük bildirir4 de plus ek olarak◊Il est malhonnête, de plus il ment. — Dürüst değil, dahası yalan da söylüyor.
IInégation yokluk bildirir◊Il n'y a plus d'eau. — Su kalmadı.
◊Il ne vient pas non plus. — O da gelmiyor.
addition toplama bildirir◊Deux plus trois font cinq. — İki üç daha beş eder.
-
8 раньше
1) сравн. ст. от рано daha erkenприходи́ как мо́жно ра́ньше — mümkün olduğu kadar erken saatte gel
2) (до какого-л. момента) önce, öncedenих демобилизова́ли на ме́сяц ра́ньше (сро́ка) — onları bir ay önceden terhis ettiler
что ж ты ра́ньше не сказа́л? — önceden neye söylemedin?
3) önceон пришёл ра́ньше меня́ — benden önce geldi
4) önceleri, eskidenра́ньше эта пье́са не ста́вилась — bu piyes daha önce oynanmamıştı
ра́ньше го́род называ́лся ина́че — şehrin eski adı başkaydı
-
9 eher
eher ['eːɐ] adv (früher) daha erken, daha önce; (lieber, vielmehr) -mektense; tercihan;je eher, desto besser ne kadar erken olursa o kadar iyi -
10 earlier
adv.daha erken:adj.erken -
11 olmak
vi1) seinolamaz! das kann nicht sein!annesi olamaz sie kann nicht seine Mutter seinannesi oluyor sie ist seine Mutterannesi oluyormuş sie soll seine Mutter seininsan sabırlı olmalı der Mensch sollte geduldig seinneredeyse burada olur er wird gleich hier seinöğleden sonra orada olmalıyım ich muss nachmittags dort seinhiçbir şey olmamış gibi als ob nichts geschehen wärene olursa olsun egal was passiertolan oldu es kam, wie es kommen mussteolan olmuş was geschehen ist, ist geschehenne oldu ki? was ist denn passiert?3) werdenbu nasıl belli oldu? wie ist das bekannt geworden?iki yıl oldu es sind zwei Jahre geworden4) ( fam) gehen, klappen, hinhauenoldu mu? hat es geklappt?olmaz! das [o es] geht nicht!başka türlü olmaz es geht nicht andersböyle olmaz so geht es nichtdaha erken olmaz früher geht's nicht5) ( olgunlaşmak) reifen, reif werdenüzümler daha olmadı die Trauben sind noch nicht reif6) ( hazır duruma gelmek)çay/kahve oldu der Tee/Kaffee ist fertigpilav oldu mu? ist der Reis fertig?7) (bir şeyi \olmak) habenparmağı tetikte \olmak den Finger am Abzug habeniştahı/parası \olmak Appetit/Geld habenrandevusu \olmak eine Verabredung haben8) ( bulunmak) sein, sich befindenburnunun dibinde \olmak sich direkt vor seiner Nase befindenimkân dâhilinde \olmak im Bereich des Möglichen liegen9) ( çocuğu) bekommenişinden \olmak seine Arbeit verlieren; s. a. olur -
12 ja
ja [ja:] adv1) ( zustimmend) evet, öyledir;ich glaube \ja öyle sanıyorum;wenn \ja, dann... öyleyse, o zaman...;ach \ja evet, öyle;aber \ja ama öyle;\ja doch! öyle işte!;zu allem \ja und amen sagen ( fam) her şeye amenna demek2) ( fragend) öyle mi?;du bist also einverstanden, \ja? razısın demek, öyle mi?3) ( doch)da kommt er \ja geliyor işte4) ( aber) ama;das ist \ja fürchterlich bu feci bir şey ama;es ist \ja noch früh daha erken ama5) ( bloß)komm \ja pünktlich! aman vaktinde gel!;lass dich \ja nicht mehr hier sehen ( fam) buralarda sakın bir daha görünme -
13 forward
ön, öndeki; gelismis, ileri; cüretkâr, küstah, simarik,ileri, ileriye, ileriye dogru; daha erken bir tarihe, daha önceye; gündeme,göndermek -
14 put forward
(düsünce, öneri, vb.) ileri sürmek, öne sürmek, ortaya atmak; adayligini koymak; (saat) ileri almak; (toplanti, vb.) daha erken bir tarihe almak, öne almak -
15 aimer
v t1 d'amour sevmek2 d'amitié dostça sevmek◊Je l'aime bien. — Onu dostça seviyorum
3 qqch sevmek4 souhaiter istemek◊J'aimerais que tu rentres plus tôt. — Eve daha erken dönmeni isterim.
5 aimer mieux yeğlemek◊Il aime mieux aller au cinéma. — Sinemaya gitmeyi yeğliyor.
-
16 eher
komm doch ein paar Minuten \eher birkaç dakika önce gel;je \eher du kommst, ... ne kadar erken gelirsen...;je \eher, desto besser ne kadar erken olursa o kadar iyi olur2) ( lieber)ich würde \eher zu Fuß gehen, als den Bus zu nehmen otobüsle gitmektense yayan gitmeyi tercih ederim3) ( vielmehr) daha çok, daha ziyade -
17 ранний
1) врз erkenв э́тот ра́нний час — bu erken saatte
ра́нней весно́й — ilkbahar başında / başlarken
в э́том году́ весна́ ра́нняя — bu yıl ilkbahar erken girdi / başladı
ра́нние бра́ки — erken yaşta evlenmeler
ра́нняя смерть — vakitsiz ölüm
в ра́ннем де́тстве / во́зрасте — küçük yaşta
ра́нняя го́тика — erken gotik
его́ ра́нние стихи́ — onun erken dönem şiirleri
его́ бо́лее ра́нние стихи́ — onun daha önceki şiirleri
са́мые ра́нние поселе́ния на террито́рии райо́на — bölgedeki en eski yerleşme yerleri
2) turfanda, erkenci; erken yetişenра́нний карто́фель — turfanda patates
ра́нний сорт тома́тов — erkenci bir domates çeşidi
••ра́нняя пта́шка — erkenci kuş
-
18 рано
1) нареч. erken, erkendenра́но у́тром — sabah erken(den)
он встаёт ра́но — erken kalkar
она́ ра́но овдове́ла — genç yaşta dul kaldı
он ра́но поседе́л — saçı vaktinden önce ağarmıştı
2) безл., → сказ. erkendirпока́ ра́но де́лать прогно́зы — tahmin yapmak şimdilik erkendir
обе́дать ещё ра́но — yemek yemenin sırası gelmedi daha
-
19 desto
daha, ne kadar;\desto besser! (çok) daha iyi!;je mehr... \desto mehr... ne kadar... ise o kadar...;je früher, \desto besser ne kadar erken olursa, o kadar iyi -
20 forward
adj. ileri, ileriye doğru, ilerideki, ön, öndeki, turfanda, erken gelişmiş, büyümüş de küçülmüş, ilerlemiş, fazla ileriye giden, cüretli, hazır, istekli, vadeli, ileriye yönelik————————adv. öne, ileri, ileriye, ileriye yönelik————————n. forvet, ileride yer alan kimse————————v. sevketmek, göndermek, yollamak, yeni adrese yollamak, ilerletmek* * *1. gönder (v.) 2. ileriye doğru (adj.)* * *['fo:wəd] 1. adjective1) (moving on; advancing: a forward movement.) ileri2) (at or near the front: The forward part of a ship is called the `bows'.) önde, öne yakın2. adverb1) ((also forwards) moving towards the front: A pendulum swings backward(s) and forward(s).) ileri doğru2) (to a later time: from this time forward.) daha sonraya3. noun((in certain team games, eg football, hockey) a player in a forward position.) forvet, ileri hat oyuncusu4. verb(to send (letters etc) on to another address: I have asked the post office to forward my mail.) (yeni adrese) göndermek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
Gökhan Özen — Ahmet Gökhan Özen (* 29. November 1979 in Ankara) ist ein türkischer Popsänger. Inhaltsverzeichnis 1 Biografie 2 Diskografie 3 Quellen 4 Weblinks … Deutsch Wikipedia
termosifon — is., Fr. thermosiphon Sıcak su elde edilen bir kazan ve içindeki borulardan oluşmuş araç Yarın pazar, banyo günü, termosifonu yakacağım, daha erken kalkmalı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
Gramática del turco — Contenido 1 Olmak Eylemi (Los verbos Ser y Estar) 2 Contenidos 2.1 Introducción 2.2 Partes de la oración … Wikipedia Español
Dünyanın Sonuna Doğmuşum — ist ein Song der türkischen Nu Metal Band maNga. Es ist eine der drei Singles zu ihrem dritten Album Şehr i Hüzün. Dünyanın Sonuna Doğmuşum heißt übersetzt Geburt beim Weltuntergang. Der Song schaffte es in den türkischen Billboard und Rock… … Deutsch Wikipedia
ancak — zf. 1) Yalnızca anlamında, sınırlama anlatan bir söz Hasan, bu sefer kendisine ancak seyyar tuluatçıların arasında bir yer bulabildi. O. C. Kaygılı 2) Olsa olsa, en çok, daha çok, güçlükle anlamlarında, bir şeyin daha çoğunun, ilerisinin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tembihlemek — nsz Uyarmak, hatırlatmak, tembih etmek Daha dünden tembihlemişti, herkes erken gelecek diye. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaygın eğitim — is. Örgün eğitim imkânlarından yararlanmamış olanlara, gittikleri okuldan erken ayrılanlara veya örgün eğitim kurumlarında okumakta olanlara ve meslek dallarında daha yeterli duruma gelmek isteyenlere uygulanan eğitim … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürümek — nsz 1) Adım atarak ilerlemek, gitmek Kafası yerde, kamburunu çıkarmış, yürüyordu. H. Taner 2) e Karada veya suda, herhangi bir yöne doğru sürekli olarak yer değiştirmek Buz dağları güneye yürümüş. 3) Çocuk ayakları üzerinde gezecek duruma gelmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük